Tarihsel Süreklilik

Avcı
Tarihsel Süreklilik
Ülkemiz, yıllar var ki dış politikasını belirleme çabası içerisinde gerek yurt içi meseleleriyle, gerek sınır ötesi meseleleriyle boğuşmaktadır.
Bugün yaşadığımız Pkk çatışmalarından tutun da, üçüncü sayfaları dolduran "sebepsiz şiddet" vakaları; Arap Baharı'nın Suriye'ye etkisini bir iç sorunumuz gibi yaşamamız, uluslararası güç odaklarının bizi iddialı bir  "Bölgesel Güç" olarak sunma çabası ve daha isimlendirebileceğimiz sayısız durum yalnızca günümüzün olayları olarak ele alınırsa, tarihin karanlık sayfalarına gömülmekten kurtulamayız.
    Bugün gazeteyi karşınıza aldığınızda gördüğünüz haberlerin türü ve içeriği farklı farklı olsa da, toplumumuzu ve devletimizi bugünkü şartlarına getiren yılları ve olayları doğru analiz ettiğimizde bizlere sunulan birer ipucu olduklarını açıkça görebiliriz.
Eğer Suriye'deki Esad rejimini babasından, babasının Pkk'ya destek verdiği yıllarda dünya devletlerinin bölgeye olan bakış açılarından, yahut Irak İşgali'nden, Arap Baharı'nın finansörlerinden ayrı değerlendirirsek, basit bir sürtüşme olarak görüp, Türkiye haklarını sonuna kadar korumalı deriz.
 Ancak Başbakan Erdoğan dün "kardeşim" diye hitap ederken, bugün "zalim" demeye başlamış ve dünden bugüne biz bölgede bariz bir güç sahibi olmamışsak, ortada bir oyun vardır, ve dilimiz döndüğünce bu oyunu açıklamalı, gücümüz yettiğince bu tekere çomak sokmamız gerekmektedir.
    70'li yılların sonunda Alevi vatandaşlarımıza karşı gerçekleştirilen provokasyonları, Yavuz Sultan Selim'in doğudaki siyasetini ve Safevi Devleti'nden günümüze İran'ın doğru analiziyle kavrayabilirsek; yarın Suriye'deki çatışmaların etkisiymiş gibi gösterilecek olası mezhep çatışmalarının önüne geçebiliriz.
Nasıl Radikal İslam gerektiğinde tetikçilik görevini bu topraklarda layıkıyla yerine getirdiyse, yarın Radikal İslam'ın adı Arap halklarının özgürlükçü hareketi olacak ve ülkemizi çemberin içine çekmeye çalışacaktır.
    Dışa açılmaya çalışan Türkiye'nin dün aydınları, siyasetçileri, kahramanları "ilüzyonist" bir gücün namlusuna hedefken, yarın da başka bir isim ve ilüzyon altında hedef olacaktır.
O yüzden bu yazı ulaşabildiği herkese basit bir gerçeği hatırlatmak amacıyla kaleme alınmıştır.
Vakit Kutadgu Bilig'e kulak verme vaktidir.
Vakit yanlışları sonuna kadar öğrenip, o yanlışlardan uzak durma vaktidir.
Karanlıkta kalanları anlamamız, aydınlığa kavuşturmamız gerekmektedir.
Eğer geçmişimizi tarihsel sürekliliğe uygun ve cesur bir şekilde aydınlatabilirsek, bu ışık günümüze yansıyacaktır.
İlk yazımı Kutadgu Bilig'den bir alıntıyla bitirmek istiyorum; "İnsanda dilince değişir kader, ya yurda baş olar ya başı gider"

Köstebek tv/ AVCI


2 yorum yapılmış...:

Adsız dedi ki...

giriş güzel, umarız devamı da dişe dokunur olur

Dennis dedi ki...

Ülkemi kaldı? Hangi ülke?

Yorum Gönder

Yorumlama Biçimi Olarak (ANONİM) Şıkkını İşaretleyin ve daha sonra (YAYINLA) butonuna basın..